30 Mayıs 2013 Perşembe

merhaba...

Bir hoş geldin yazısı bu... Önce içimdeki sese, sonra da o sesi duymak isteyenlere.
 
Yapmak istediğim o kadar çok şey var ki…
Fotoğraf çekmek istiyorum mesela… Güzel çekme kaygısı olmadan, umursamadan kadraja sığdırmayı dünyayı, basmak istiyorum düğmesine makinanın. Rengârenk boncuklar üfleyeyim köpüklü bir halkanın ucundan, dünyaya...
Güneşli bir bahar sabahında saçlarımda dolaşsın istiyorum bir kararsız rüzgâr. Bir soğuk, bir sıcak… Alnıma dökülen saçları çekmeyeyim. Kapansın çizgilerimde biriktirdiklerim… Güzel hissedeyim kendimi.
Yaşamın anlamını arayayım içimde, bulamayayım tabii… Ama cevapların zenginliği ile başım dönsün, mutlu olayım… Tam felsefik bir cümleye tav olayım derken “Bu aslında benim olayım” deyiverip bundan da sıyrılayım…
 
Yapmak istediğim ne çok şey var, ne kadar az zaman…
Yapmak istediğim ne çok şey var ve bir o kadar zaman az…
Derken..
Bir gün, bir “melek” gelip, elindeki değneğiyle, içimdeki sesi canlandırdı. Bu bir hoş geldin ve bir teşekkür aslında… Çok şanslıyım ben, çevresinde ışığıyla etrafımı aydınlatan meleklerim var.
Ve çok şanslıyım o melekler kalbime dokunduğu için, beni cesaretlendirdiği için, yazdığım her şeyi sabırla okuyup, her kelimeye anlam kattıkları için…
Ve ben çok şanslıyım, dünyaya aynı gözlerle baktığım müthiş bir “hayatım” ve “şans meleklerim” var… İyi ki varlar...