29 Aralık 2016 Perşembe

Ateşin Şarkısı, Tess Gerritsen

Uzun zamandır çıkmasını hasretle bekliyordum. Tess Gerritsen, yeni kitabı Ateşin Şarkısı ile kendisine neden hayran olduğumu bir kere daha hatırlattı bana.

Hikayede keman sanatçısı Julia, Roma seyahati sırasında bir antikacı dükkanına gider ve enteresan, karmakarışık notalarla dolu bir eseri kendisine hediye olarak satın alır. Eve dönüp Incendio isimli besteyi çalmaya başladığında 3 yaşındaki kızı Lily önce kedilerine sonra da elindeki cam parçası ile Julia'ya saldırır. Bir anne olarak okuyunca, masum bebeğinden korkma hissi beni oldukça etkiledi açıkçası. Gerildim bir hayli. Başta kocası olmak üzere kimse Julia'ya inanmayınca, Julia bu şarkının gizemini nasıl çözecek?

Hikaye ara ara geri dönerek bestenin geçmişteki hikayesini de anlatıyor. Bu bestenin sahibi Lorenzo'nun tutkulu aşkını, aşkı ile ailesi arasında kalışını, İtalya'da Yahudilerin çektiklerini soluksuz okudum. Başlardaki gerilim yerini son sayfalarda derin bir acıya bıraktı. 

Ateşin Şarkısı'nı diğer Tess Gerritsen kitaplarından biraz farklı buldum açıkçası. Genellikle kurgusal hikayeler okumaya alışık olduğum bir yazar olduğu için, tarihsel bir olayı, hem de böyle hassas bir olayı, bu denli detaylı ve açık sözlü yazmış olmasını oldukça etkileyici buldum. Duyguları inanılmaz güzel yansıtmış bence. Her zamanki gibi çok akıcı. Bir gün sürdü ve yine yeni bir kitabını hasretle beklemeye başladım. Son sözüm:) Ateşin Şarkısı'nı büyük bir sevgiyle tavsiye ediyorum.

Yazar: Tess Gerritsen
Çeviri: Cumhur Mısırlıoğlu
Yayın evi: Martı

DR: 12 TL
İdefix: 11 TL

26 Aralık 2016 Pazartesi

Sahilde Kafka, Haruki Murakami

"sessizlik kulaklarla duyulabilen bir şeydir"

Sahilde Kafka, Haruki Murakami tarafından yazılmış okuduğum en ilginç romanlardan biri. Yeni bir favori yazar edinmiş oldum:) Bu yazar ve kitabı hakkında bir şeyler yazabilmem için biraz sindirmem, biraz gözlerimin arkasında gezdirmem gerekti. Çok akıcı bir kitap olmasına rağmen 1 aya yakın sürede okudum. Bulut'un etkisi malum ama kitap da içerdiği metaforlarla buna sebep oldu sanki.. 

Gelelim hikayeye.. Kafka Tamura daha küçük bir çocukken annesi ve ablası tarafından terk edilmiş, Oedipus kompleksinin derinlerinde yüzen bir karakter. Babasının, annesi ve ablası ile birlikte olacağına ve kendisini öldüreceğine dair lanetli kehaneti kişiliğini, benliğini ele geçirmiş. 

Kafka Tamura kehanetini/lanetini de sırtına alıp bir gün evden kaçar. İçinde bir yerlerdeki "karga adlı delikanlı" ona bu içsel yolculuğunda yoldaşlık etmektedir. Kafka Tamura kendini Komura kütüphanesinde bulur. Burada Oşima ile arkadaş olur. Oşima karakteri cinsiyetsizliği ile hayaller ve gerçekler arasındaki kapının bekçisi gibidir sanki. Kütüphane müdürü Saeki hanım kaybettiklerinin ardında zamanı durdurmuş neyi bekliyordur?

II. Dünya savaşı sırasında tuhaf bir olay meydana gelir ve Nakata adlı bir çocuk okuma yazma yeteneğini kaybeder. Bu çocuk kedilerle konuşmaya başlar ve aslında kitabın fantastik ögelerini avucunda tutan en önemli karakterdir. Nakata'nın çıktığı yol, bu yolda karşılaştığı insanların hayatında bıraktığı izler gerçek üstü ve bir o kadar gerçektir. "Bendeniz Nakata pek akıllı değilimdir" ile başlayan sıcacık cümleleri, olayın yan karakteri olup sonuca doğrudan etkisi olan Hoşino'yu etkiler ve birlikte yola çıkarlar.  Kafka Tamura ile Nakata arasındaki bağlantı nedir? 

Kafka yaşamaya başladığı Komura kütüphanesinde lanetli bir aşka tutulur. Bu aşkın gölgesinde kendini arayış, sessizlik, korkusuzluk, korku, geride kalanlar ve kalmak zorunda olanlarla astral bir seyahate çıkar. Kitap 656 sayfa sonra, başladığı gibi metafor denizinde başınızın üzerine basarak sizi boğar ve ölürken ölümsüzlüğe ulaşırsınız. 
Keyifle tavsiye ediyorum. 

Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Hüseyin Can Erkin (valla tebrikler)
Yayınevi: Doğan Kitap

DR: 26,50 TL
İlkNokta: 28,50 TL
İdefix: 26,60 TL

8 Aralık 2016 Perşembe

Eskilerden..

                  İlk kestiğim çalışmalardan birini buldum:) Eee zaman #tbt zamanı..

Şehirleri içselleştirme:)

Gezmek insanın içine sızan bir ışık gibi... İçimi ısıtan, aydınlatan günler, anılar biriktirdim. İşte o günlerden... Biraz Roma, biraz Prag..





5 Kasım 2016 Cumartesi

Kırmızı kalp..

Amerikan servis olma yolunda hızla ilerlemiş bir çalışma.. ay o ağaçta maymunun ne işi var allasen:) Eee o zaman bir sonraki postta amerikan servis haline dönüşenleri paylaşayım:)


1 Kasım 2016 Salı

ben bir kelebeğim..

"Ben bir kelebeğim
Yarın öleceğim
Kanatlarım emanettir
Sırılsıklam gömüleceğim"

Bu şarkıyı seviyorum:)) Bir kelebek gibi yaşamak istiyorum, geçmişi ve geleceği düşünmeden.. hafiflik; bir kelebeğin tül kanatlarına vuran güneş...


beya2..

Beyaz üstü beyaz denemesi.. Beyaz işi zor, sanırım ben siyah kesmeyi daha çok seviyorum... Bir türlü mutlu etmiyor beni bu kestiğim beyazlar:(



28 Ekim 2016 Cuma

hayal et!

Kendine not: hayal kurmaktan vazgeçtiğin an zaman seni upuzun hortumu ile içine çeken bir fil olur... bir girdap misali akışında yavaş yavaş boğulursun.. Hayallerini serbest bırak ey içimdeki küçük kız.. Kimsenin hayallerini engellemesine izin verme... Ne olursa olsun!!


27 Ekim 2016 Perşembe

minişko..

Enteresan bir hayvan bukalemun. Ortama göre, ruh haline göre rengi değişiyor. Üstelik bi gözü bi yere, bi gözü başka yere bakıyor:), tüm ortamlara hakim yani... Severek kestim gerçekten.. Miniş bir buka:)

Bir kadın çizeceksin..

Hep kesip çıkaracak değilim ya, bu defa da geride kalan çalışması olsun:)


26 Ekim 2016 Çarşamba

sözler..

Takip ettiğim yanlış izleri silerek, güvendiğim yanlış insanları hiç tanımadan, beynimin içine biranda doluveren, beni uykumdan eden yaşanmışlıkları silsem diyorum.. Sonra fark ediyorum karşılaştığı kötülüklerle de büyüyor insan. Şimdi aldığın nefesin, yüreğinde kat ettiği yolda kaybettiğin her anın ya da akıttığın her gözyaşının emeği var.. 

Sonra ne mi diyorum "saldım kuşlarını beynimin".. Hepsini azat ettim.. Beni kıranları affettim, son bir şans daha verdim alan aldı, kullanmayanı geçmişte bıraktım. 



İçimdeki ışığı büyüten aydınlığa, mucizelerime döndüm yüzümü.. 
Bu da böyle bir yazı olsun, burada dursun:) Bana beni, verdiğim sözleri hatırlatsın..

24 Ekim 2016 Pazartesi

Sevme Beni Yanarsın, Melissa Senate

Yazın son zamanlarından kalma kitapları toparlayayım dedim. Yine bir Melissa Senate kitabı. Daha önce aşk tanrıçasının yemek okulu kitabını okuduğum yazar, bu romanında da oldukça sürükleyici bir hikayeye imza atmış. Hafif, sıcacık cümleler gözlerinizin önünden akıp gidiyor. 

Hikayemizin kahramanı Abby bir "en iyiler köşesi" editörü. Şehrin en iyi patates kızartması, en iyi mağazası, en iyi muhasebecisini seçen Abby, dünyanın en kötü sevgililerini seçmekte ise tam bir usta... Kendisini, kendi evindeki doğum günü partisinde, kuzenim diye tanıştırdığı kızla aldatan eski sevgilisinin ölümü üzerine tüm gözler biranda Abby'e çevriliyor. Üstelik Abby'nin diğer eski sevgililerine de saldırılar düzenlenince baskı giderek artıyor. Aslında kurban durumundaki Abby üzerindeki şüpheleri temizlemeye çalışırken ailesine ve dostlarına güvenebilecek mi? Bu arada lise aşkı ile karşılaşan Abby, sevgililer konusundaki makus talihini düzeltebilecek mi? Yoksa Abby öfkesine dayanamayarak cinayet işlemiş olabilir mi? Güzel bir sonla biten bu kitabı keyifle tavsiye ediyorum..



Yazar: Melissa Senate
Çeviri: Deniz Topaktaş
Yayınevi: Martı

DR: 11,97 TL
İdefix: 13,87 TL
İlkNokta: 13,30 TL

Derin bir nefes...

Bu resim sevgilime yıl dönümü hediyemdi:)

Derin bir nefes almak gibi onunla olmak.. İnsanı hafifleten, güven veren sıcacık bir aşk.. Karşımıza çıkan kötü ruhları öğüttü aşkımız yıllardır. Çünkü biz hep yüzümüzü birbirimize, hep aşka döndük.. Sonsuza kadar...


21 Ekim 2016 Cuma

bir pamuk bulut..

Bulut'um, oğlum.. içimin gülen yüzü.. Bu resmi kestiğimde sen karnımda bir o yana bir bu yana devrilip duruyordun. Devrilmek derken abartmadığıma, beni hamileyken görenler birebir şahit oldu :) Annelik zor çocuğum, her zaman toz pembe değil tabii ama masumiyetinle ruhumu çepeçevre kuşattın.. Şimdi sabah uyanıp "gel" dediğinde, seni bir lokmada yutasım geliyor, kendimi güç bela tutuyorum. 
Anne topuzum, mor halkalarım, yeni eklenen çizgiler ve toz pembiş aşkımla, seninle birlikte büyüyorum..


kesmek için uygun meyve arayışları:)

Ananas sevenler??



Mutlu hafta sonları..

16 Ekim 2016 Pazar

Bir miniş zürafa:)

Bu sevimli zürafa tam 4 saatimi aldı ama bittiğinde özellikle kirpiklerini çok sevdim. Çerçevelenip minik Bulut'umun duvarında yerini aldı..



1 Ekim 2016 Cumartesi

Biraz mendebur bir hayvancık oldu bu:)

Aaaa o aslında bir zebra.. "Ölü bu zebra arkadaşım" diyen de oldu, "at zebra karışımı saçma bir tür" diyen de:) Valla uğraşmışım o kadar, bir kenara koymak istemedim. Hem belki benim hayal gücümde zebralar böyledir kim bilir.. Sanatçının halinden anlamıyorlar şekerim:) Mutlu hafta sonları...


29 Eylül 2016 Perşembe

aşk...

ve aşk deyince incecik bir tel sızlar bedenimde,
ben ki o tel koptuğunda öleceğimi sanırdım bebekliğimde...

28 Eylül 2016 Çarşamba

bir kuyruğun peşindeyim..

Yaklaşık 21 ay (660 gün civarı) sürer gebeliği bir filin. Minik fil hayata gözlerini açtığında daha ayakta durmayı bile beceremez ilk günlerde. Sürünün tüm bireyleri hortumları ile bu minik file dokunur, okşar, sevgi gösterir. Aile olduklarını hissettirir. Sonra da minik fil yavaş yavaş sürüyü izler, annesinin kuyruğunun peşinde. Karşılıksız temiz bir sevgi..

Aile hayattaki kötü ruhlardan korur, süzer izin verirsen. İnsan hiç tahmin etmediği anda kötü kötü sinyaller alır, iyi sandığı ruhlardan bile.. Sonra koşup kendisini her koşulda karşılıksız sevene döner yüzünü.. Ailesine.. 

26 Ağustos 2016 Cuma

Sızdırma sorunsalı...

Aaaa!! 3 aydan sonra bebeklere bir şey oluyor aa dostlar, sızıyor çocuğum:) Bu nedir canım ya.. Zıbınları çitileme sorunsalım, annemin amerikan bezi ile mücadelesine benziyor. Tabi bu sorun karşısında ilk yapılacak şey bez markasını değiştirmek oldu. Prima premium care'dan Can bebeye geçtik, faydası olmadı... Bir numara küçük, bir numara büyük fark etmedi. 
Sonra bir gün youtube'da acemianne kanalında, annemiz bezi uçlarından çekiştirerek iyice açtığını sızdırma sorununun bittiğini söyleyiverdi.. "Hadiiii canım, ne alakası var" dediğinizi duyar gibiyim, çünkü ben de böyle dedim. Ama denedim de.. Taş atıp da, kolum yorulacak değil ya.. 
İnanılmaz ama gerçek sızdırma yok:) Yok yani.. mantıksız geldiğini biliyorum ama 1 aydır hiç sızdırmadı.. Eee ben de denedim, onayladım.. pek tesadüfe benzemiyor yani..
Buyurun deneyin, baştan sondan, kenardan köşeden bezi iyice açın, sonra bağlayın:)


Sızdırmasız günler... 

8 Ağustos 2016 Pazartesi

Siyah Buz, Becca Fitzpatrick

Hush hush serisinin yazarı Becca Fitzpatrick'in son kitabı Siyah buz. Yazardan beklenen gibi fantastik bir roman değil. Daha çok cinayet, gerilim ve aşk üçlemesi... Hikaye genç bir kızın öldürülmesi ile başlıyor.
Kahramanımız Britt, eski erkek arkadaşı Calvin tarafından terk edilmiş. Bu ayrılığın üstesinden gelebilmek için en yakın arkadaşı ve Calvin'in kız kardeşi Korbie ile 60 km'lik bir dağ yürüyüşü planlıyor. Tahmin edin bakalım nedeeen? Çünkü Calvin dağcııı:) Bu yürüyüşe abi sıfatıyla Calvin de dahil olunca işler biraz değişiyor.  
Kendini Calvin'e ispatlamak için yoğun karda yola devam eden Britt ile Korbie mahsur kalıyorlar ve bir kulübeye sığınıyorlar. Buraya kadar sıradan bir korku filmi girişini andırdığını biliyorum. Bundan sonrasında da çok farklı ilerlemiyor. Kulübedeki iki adam tarafından kızlar rehin alınıyor.. Britt kurtulmak için son şansları olduğunu düşünerek onları dağdan indirebileceğini söylüyor. Veee olaylar hız kazanıyor... 
İki adam da korkunç görünmektedir. İki suçlu gibi... Ancak Mason o kadar da kötü olmayabilir mi? Kendisine yardım edeceğini düşündüğü için mi bu duygusal çekim? Britt'in Calvin'in torpidosundan çaldığı haritanın sırrı nedir? Çok yaratıcı bir hikaye olduğunu söyleyemeyeceğim ama sürükleyici buldum. Sadece Britt'in eski erkek arkadaşı Calvin ile olan anıları hikayeyi fazlaca yavaşlatmış başlarda...  Heyecan verici sonunu ise keyifle okudum. Tavsiye ediyorum..

Yazar: Becca Fitzpatrick
Çeviri: Sevinç Seyla Tezcan
Yayın evi: Pegasus

DR: 22,80 TL
İdefix: 22,80 TL
İlkNokta: 21 TL

4 Ağustos 2016 Perşembe

Öp beni, Riley J. Ford


Yaz geldiğine göre, daha ferah, hafif cümlelere merhaba demek lazım:) Öp beni, Riley J. Ford tarafından kaleme alınmış bir roman. Kitaplar arasında, rengarenk kapak tasarımı ile dikkat çekiyor gerçekten. Ben de öylece elimde buluverdim kitabı.. Böyle aldığım kitaplar da pek hayal kırıklığına uğratmadı beni şimdiye kadar:) Şans işte..

Kahramanımız Winter, ilk randevusunda masum bir öpücüğün hayatını değiştireceğinden habersizdi. Bir öpücük ile karşısındakinin tüm duygularına, anılarına ulaşan mistik bir güce sahip Winter, bu güç ile başa çıkabilecek mi? Arkadaşı Annika'nın vahşice öldürülmesi sonucu katilin bulunması için bu gücünü kullanacak mı? Hem de kendisi de yepyeni bir aşkın büyülü ışığı altındayken? 
Eğlenceli ve oldukça akıcı bir kitap... Okumaya başladığınızda hikaye sizi sarıp sarmalıyor. Tavsiye ediyorum.




Yazar: Riley J. Ford
Çeviri: Beyhan Görgülü
Yayın evi: Eksik Parça

DR: 15,20 TL
İdefix: 15,20 TL
İlkNokta: 14 TL

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Serenad, Zülfü Livaneli

Hayatın tek düzeliğinden bunalmış bir kadın Maya Duran. Asosyal ve bilgisayar düşkünü oğluyla ilişkisini dengeye oturtmaya çalışan, erkek arkadaşının varlığından umutsuz, kısaca sıkılmış bir kadın... Soğuk bir şubat günü, İstanbul Üniversitesi'ne konuşma yapmak üzere çağrılan Prof. Dr. Maximillian Wagner'i karşıladığında, sıkıcı hayatının bu kadar değişeceğini tahmin edemezdi tabii.
Dr. Wagner, 87 yaşında 1930'lu yıllarda Türkiye'de çalışmış bir Profesör. Asil ve hüzünlü görünen bu adamın gözlerinin arkasından inanılmaz bir aşk hikayesi çıkıyor. Nadia... Bu aşk hikayesi bir anda kahramanımız Maya'nın içinde bulunduğu çevreyi, işini, aşkı sorguladığı ve sonunda kendini bulduğu bir yolculuğa dönüşüyor. Bir Serenad'ın peşinden giden Maya, sıkıldığı ne varsa geride bırakıp yeni bir dünyaya adım atıyor...
Çok akıcı bir romandı gerçekten.. Yahudi soykırımı, Kırım Türklerine uygulanan katliam; mavi alay olayı, Struma faciası gibi olayların gölgesinde kaybolan hayatlar içinizi yakacak. İyi ki okudum diyeceksiniz...

Maya'nın babaannesinin bu cümleleri beni oldukça etkiledi: "Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimi insanın yüreği aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi... Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru, insanlara karşı kendini koru!" İyi görünen kötü kalpli insanlardan yara ala ala büyüyor insan.. Neyse daha fazla detay vermeden, sevgiyle tavsiye ediyorum.


Yazar: Zülfü Livaneli
Yayın evi: Doğan kitap

DR: 17,69 TL
İdefix: 23,10 TL
İlkNokta: 33,75 TL

6 Temmuz 2016 Çarşamba

Fısıltı, Çığlık, Sessizlik ve Final... Becca Fitzpatrick


                                                             

Fantastik tür pek benim tarzım değil aslında ama Becca Fitzpatrick tarafından yazılmış bu 4 kitaplık seriyi (Hush hush serisi) oldukça etkileyici bulduğumu söylemeliyim. Evet itiraf etmeliyim ki, gözlerinde pembe gözlükler bulunan romantik genç kız yanıma dokunmuş olabilir bu kitaplar:)
Kahramanlarımız Nora ve Patch... Nora içine çekildiği karanlıktan koruyucu meleği Patch ile kurtulma çabasında... İlk kitapta dengeler kuruluyor, karakterler çözümleniyor. Sıcacık bir gençlik hikayesi... İkinci kitapta Nora'nın etrafını saran kıskançlık rüzgarını hissediyoruz. Üçüncü kitapta karakterler biraz daha olgunluk evresinde. 4. kitapta ise muhteşem bir final sizi bekliyor. Tabi bu arada araya nefiller, kovulmuş melekler ve çok sayıda enteresan karakter giriyor. 
Yazar ilk aşk heyecanını çok etkileyici bir dille anlatmış bence. Evet kabul ediyorum karakterler hayal ürünü, gerçekçi değil ama hisler gerçek. Gerçeklikten sıyrılıp keyifli zaman geçirmek için uygun bir seri diye düşünüyorum.

Yazar: Becca Fitzpatrick
Yayınevi: Pegasus

DR: 91,20 TL (Set)
İlkNokta: 96 TL
İdefix: 91,20 TL

28 Haziran 2016 Salı

Oğlumun alışveriş sepeti:)

3 ay geçti.. Nasıl geçtiğini anlamadım gerçekten... Doğumdan önce neye ihtiyaç olur bilemiyor insan.. Diğer annelerin yorumlarını okuyor, araştırıyor, süzgeçten geçirip dolduruyor sepetine.. Ee ben de aldığım bayıldığım ve aldığım pek de işe yaramadı dediğim şeyleri yazayım dedim.. Aklıma gelenler bunlar:)

Süt pompası: İlk sıraya yazdım çünkü aldığım en doğru şey kendisi.. "İhtiyaç olursa alırsınız" diyenleri boş verin. Alın, elektrikli alın, manuel olanla uğraşılmaz. İlk zamanlar süt bebişin emebildiğinden fazla geliyor. Eee napcan? illa ki sağcan!! şişersin yoksa. Ben Lansinoh marka aldım, çok da memnun kaldım.

Wrap Sling: "Bağlayabilir miyim? zor mu olur? alsam mı? almasam mı?" dedim durdum ama almakla ne iyi ettim yahu. Bebeklerin ilk 3 ayı hala anne karnında olduğunu sandığı, o sıcaklığı özlediği düşünülürse, annenin göğsünde olunca nasıl mest olduğunu tahmin edersiniz. Bağlamak da çok zor değil aslında, dünya video var baka baka bağladık. Bir iki bağlama sonrasında öğreniyorsun zaten. Ben tuniko.com'dan neko wrap sling aldım. Yalnız gri aldım ben. Şimdi alıyor olsam açık renk olanı alırdım. Yazın sıcakta koyu renkte pişiyor biraz çocuk:)

Travel Sistem: En zor alış veriş sanırım. Yüzlerce yorum, onlarca marka var. Bir kere, daha konuya dahil olduğunda karşına iki temel seçenek çıkıyor: Bebek arabası mı? şöyle 3 tekerli afilli bişi? Yoksa daha hafif baston puset mi? Bu gelgitler arasında Cybex callisto ile karşılaştık. Hafif, kolay katlanır bir sistem. Dolayısıyla baston pusete ihtiyaç duyurmayacak veee en önemlisi bebek arabasını bagaja sığdıracağım diye araba değiştirmenize gerek yok.. Ana kucağı tercihimizi de yine Cybex'in Aton Basic modelinden yana kullandık. 

Woombie kundak: Oğlum uyurken sıçraya sıçraya kendini uyandırınca kundak arayışına girdim mecburen. Önce evdeki çarşaf, örtü, ne varsa denedim. Acemilikten bağlayamadım sanırım ki iki kıvranmada kurtuldu kolları çocuğun. Sonra Mycey'in kundağını -ki çarşaftan bile daha hızlı kurtuldu- denedik, olmadı. Araştırırken karşıma Woombie çıktı. Fıstık kundak.. Oğlum bir kabuklu fıstık edasıyla gülümseye gülümseye uyudu yaklaşık 3 ay boyunca. Tek sıkıntısı 3 ayda bir yenisini almak lazım. Açıkçası bir büyüğüne çok gerek görmedim. Eskisi kadar sıçramadığı için, ee benim acemilikte azaldı:), bir çarşafı üçgen kesip yarım kundak yaptık, oldu.

Dönence: "İlgilenmiyor çocuğum dönenceyle" diyen çoktu aslında.. Alsam mı almasam mı diye düşünürken, gebelik eğitimleri sırasında seminerde tanıştığımız Çocuk nörolojisi uzmanı Prof. Dr. Nesrin Şenbil, bu oyuncakların bebeğin gelişimi için önemli olduğunu söylemesiyle, alınacaklar listesinin baş kısmına eklendi. Hocam, odaya uyacak diye sakın soluk renklilerden almayın diye uyarınca, estetik kaygısını da bir kenara bıraktık ama bu dönencelerin ucuna takılan oyuncaklar çirkin mi çirkin gerçekten:) "Neyse, alayım ucundakileri değiştirim" dedim ama sağ olsun oğlum 2 hafta erken gelerek fırsat vermedi. Sonuçta, Fisher price kelebekli rüyalar aldık. Neden? çünkü yarım saat durmadan çalıyor.. Şimdi oğlum yarım saat o dönen, kanatlı -ki neden kanatlı olduklarını anlamadık, kelebeğe atıf herhalde- ayılara laf anlatıyor, ben dinleniyorum. 

Yatak kenarı koruyucu: Burada ne alaka demeyin. İkea'dan aldığım koruyucuyu siyah beyaz kumaş ile kaplattım çünkü bibikler ilk başta sadece siyah beyaz algılıyor. İnanılmaz derecede dikkatini çekti. Şekiller iç içe giriyor gibi göründüğü için uykusu da kolay geliyor. Deneyin bence..

Yatak yanı beşik: Sağ olsun sevgili arkadaşımdan aldığım bu yatak hayat kurtarıcı. Yataktan kalkmadan emziriyorsun, geri koyuyorsun. Park yatak, sepet beşik vs...'den daha kullanışlı bence..

Bebek odası takımı: Ben öyle süslü püslü oda takımlarını pek sevmediğim için İkea'dan bir bebek karyolası, alt değiştirme masası ve emzirmek için bir koltuk aldım. Odanın geri kalanı ise hayal gücümüzle rengarenk şekillendi:)

Ev tipi ana kucağı: Onu da aynı sevgili arkadaşım, "bak bunu çok sevecek" diyerek verdi. İyi ki vermiş. Oğlumu, hareket ettikçe sallanan ana kucağında 20 dk. kadar yatırabiliyorum. Değerli bir süre:) 

Emzik: O sadece bir emzik değil, Soothie:) sadece emzik deyip geçemeyiz yani.. Doktorumuz emziği oğlumun ağzında görünce şu tepkiyi verdi: emzik almayan bebekler bile bu emziği alıyor. ilginç.. Hastasıyız yani.. Amazon.com'dan Türkiyede'kinin 10'da bir fiyatına alabilirsiniz.

Burun aspiratörü: Bu aleti de al diyen var, alma diyen var. Ben chicco'nun burun aspiratörünü aldım. İlk başta kullanmayı denedim, beceremedim. Sonra bebedor'un manuel olanını aldım. Bir iki başarılı ama bol ağlamalı uğraştan sonra, "aman çok da sümük yok" deyip, biraz boşladııım ve dı dı dıııın hırlayan bir Bulut ile baş başa kaldık. Sevgili çocuk hemşiresinin serum fizyolojik uygulamasının üstüne, bu aspiratörü bir kere daha denediim ve eveeeet kahrolasıca sümükleri ele geçirdim. Çocuğum yeni bir burna kavuşunca, yeniden doğmuş gibi oldu.. Bence alın, serum fizyolojik de alın bol bol:) Tıkanıyor burnu illa ki..

Bebek monitörü: O da bizim aşık olduğumuz aletlerden. İyi ki almışız. Bayılıyoruz kendisine.. Özellikle "hızla odaları ayırayım, kendi yatağını bilsin çocuk" diyorsanız, vakit geçirmeyin.  Ben dibimden ayırmam, her dakika yanımda dursun diyorsanız gerek görülmeyebilir:) Görüntülü olan bu aleti (vb601) Ali express'ten aldık, bir 15 gün sürdü yalnız gelmesi.
Göğüs kalkanı, koruyucusu ve uç çıkarıcı: Valla gerek olursa alın bence. Ben aldım hiç kullanılmadılar neredeyse. Göğüs ucu için koruyucu krem almak lazım, o işe yarıyor ilk günlerde.

Emzirme yastığı: Sevgili arkadaşımın çok severek kullandığı ve bana verdiği bu yastıkla barışamadık bir türlü. Olmadı yani.. Beceremedim ben:(  Şimdi oturma desteği olarak kullanılmak üzere bir şans daha vereceğim kendisine, az kaldı...

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Hoşgeldin Bulut...

Ve hayatım bir Bulut’un etrafında dönmeye başladı...

Aslında en başından yazarım diyordum ama hamilelik o kadar çabuk geçti ki ha başladım ha başlayacağım derken bitivermiş. Neyse ki bir defter tutmuşum oğlum için. Temel şeyler hatırlanıyor belki ama detaylar unutuluyor yahu…

Sonra yeniden yazabilirim demek için yaklaşık 6 hafta geçmesi gerekti. Malum ben Bulut’a, Bulut bana alışıyor. Emmeye alışma, uykuyu kovalama derkeen.. 40 uçtu gitti... Bezli, reflülü, gazlı, çokça ağlamalı, sshhhli, pshhhli, sütlü, kucaklı, kundaklı, tükürükten yapılmış baloncuğa aşık olmacalı, her gün bizden bir parça gördükçe sulu sulu bakmacalı 40 gün..

Evet sevgili hamiş ya da anne kardeşim aklıma takılan ve kendimi internette kaybettiğim soruları, bulduğum bulamadığım cevapları yazma niyetindeyim… 

Ben diğer annelerin kafasındaki soruları, o sorulara buldukları cevapları okurken bundan çok faydalandım çünkü.


Hadi bakalım.. Hayrola..

10 Şubat 2016 Çarşamba

Pi, Azra Kohen

Fi, Çi, Pi macerasının final romanı, Pi. Bir geçiş romanı edasıyla hikaye Çi'den Pi'ye kadar taşındı. Arka kapakta bu seriyi yazma nedenini şöyle anlatıyor yazar.

"Şimdi itiraf zamanı!

İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum.
Adlarını Fi ve Çi koydum.

Can Manay'ın Duru'ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Denizle anlatmaya çalıştım sana…
Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.
Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi'deydi asıl anlatmak istediklerim.
Çaresizdim. Vazgeçemezdim.
Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.
Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim."


Aynı yıldızlara bakabileceklerine inanan Ali ile Bilge hikayelerini sona erdirebilecekler mi? yoksa aslında huzuru Bilge'de bulabileceğini düşünen Can, bu hikayeye müdahale edecek mi?
Darbe dergisinin yarattığı hareket ile birlikte Sadık Murat Kolhan, Özge'yi enteresan bir hikayeye sürüklüyor. Milletvekili olan Özge, kısa zamanda insanların dikkatini çekiyor. Hala Sadık'ın duygularına direnen Özge'nin finalde karşısına kim çıkacak? Aşkı hiç beklemediği bir anda kendi duygularını ayna gibi gösteren bir adamda bulacak..
Ada kazandığını sandığı şeyler uğruna nelerden vazgeçecek?
ve hikaye adım adım sona erecek..

Güzel bir son olmuş ancak yazarın sona doğru biraz sıkıldığını düşündüm açıkçası. Açıklamasını beklediğim kısımları biraz yüzeysel geçmiş, biran önce sona ulaşmak istenmiş anlaşılan. Sayfalarca şeyi bu sona ulaşmak için okuduğumuz düşünülürse, satırlardır kafamızda oluşan soru işaretlerinin sonunda kaybolması gerektiğini düşünüyorum. Yine de Fi ve Çi ile çıkılan yolu yarım bırakmak olmazdı:)

Yazar: Azra Kohen
Yayın evi: Destek yayınları

DR: 23,36 TL
İlkNokta: 24 TL
İdefix: 20,80 TL

21 Ocak 2016 Perşembe

Çi, Azra Kohen


Fi, Çi, Pi serisinin 2. kitabı Çi. "Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi" şeklinde tanıtılmış arka kapakta. Fi'de heyecanla nokta koyduğumuz hikaye kaldığı yerden devam ediyor. 
Can Manay sabrının sonunda Duru'suna ulaşabilecek mi? yoksa Duru, Deniz'de boğulmayı mı seçecek?
İlk kitapta zaman zaman bahsedilen Eti karakteri, burada iyice enteresan bir konuma geliyor. Can Manay ile Eti'nin ilişkisi nedir? Bu bağımlılık nereden gelmektedir? 
Fi'de şanssız karakterimiz Bilge, Can Manay'ın danışmanı oluyor. Bilge şanssızlığını yenebilecek mi? İlk kalp acısı ile yeni bir sıcaklığın arasında hayatına devam edebilecek mi?
Özge yüzüne kapanan her kapının ardından "darbe" yapmaya karar verir. Çıkarmaya çalıştığı magazin dergisi birilerinin canını fena yakınca kendini iyice Sadık'ın kollarında bulur. Nereye gitse içine çekildiği bir çarkla ve yediği dayakla sığındığı bir camide kendine gelir Özge. Bir şeylerin değişmesi gerektiğini anlar. "Çatlama cesareti gösteren bir tohum" gibi aydınlanır. 


Deniz'inden ayrılan Ada, müziğine bağımlı Göksel ve bir hayatın sorgulanması ile ilerleyen kitap sizi Pi'ye adım adım hazırlıyor.
Bu hikayeden bana kalan "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ne kötü gibi görünen tamamen kötü, ne iyi görünen şeyin ardında her zaman iyi bir dilek var" oldu. Ara bir kitap gibi Çi. Hikayeler daha kısa kısa. Oldukça akıcı olan bu kitabı keyifle tavsiye ediyorum.

Yazar: Azra Kohen
Yayın evi: Destek yayınları

DR: 13,87 TL
İlkNokta: 14,25 TL
İdefix: 13,87 TL

20 Ocak 2016 Çarşamba

Fi, Azra Kohen

Fi yani altın oran.. Kimilerine göre güzele güzel dememizi sağlayan değer. Fi, "Akilah" Azra Kohen tarafından yazılmış serinin (Fİ, Çİ, Pİ) ilk kitabı. 
Kitaptaki kahramanlarımızdan biri Can Manay. Ünlü bir psikolog. Televizyonda konuk aldığı ünlüleri analiz eden, manipülasyon uzmanı, hırslı ve egoist bir adam. Can'ın kendisine bir ev almak istemesiyle hikayemiz başlıyor. Eve bakmaya gittiğinde yan evin bahçesinde dans eden, bembeyaz teniyle kusursuz Fi'ye sahip bir kadın görür. O kadar "Duru" bir güzelliktir ki karşılaştığı, saplanır Can Manay. Bu saplantı büyüdükçe insanın tutkusu için neler yapabileceği, sınırları ne kadar zorlayabileceğini görüyoruz. Üstelik karşısında aşması gereken bir "Deniz" vardır. Kendini tam olarak bulamamış, yeteneği içinden taşan bir Deniz. Deniz'in ortasında kalan müzik dahisi bir "Ada" ile yokluk, acı ve kimsesizlikle yoğrulmuş "Göksel" kurgunun diğer önemli parçaları...
Diğer bir karakterimiz hayattaki en şanssız insan olduğunu düşünen Bilge. Annesini kaybeden Bilge, hayatını matematik dehası otistik kardeşi Doğru'ya adamıştır. Can Manay'ın psikoloji sınıfında oldukça başarılı bir öğrencidir. Görünmez olmak isteyen Bilge'yi Can Manay fark edecek mi? Seri boyunca okumaktan en mutlu olduğum kısım Bilge ile ilgili olan kısımlardı...
Karakterlerimizden bir diğeri ise Özge. Yanlış bir soru insanın hayatında nelere neden olur? Attığı her adımda tam bir savaşçı olduğunu gösteriyor Özge. En çok da aslında büyüklüğüne kendisinin de zaman zaman anlam veremediği bir hisle çekildiği Sadık'a direnirken...
600 sayfalık kalın bir kitap olmasına rağmen, son zamanlarda okuduğum en akıcı romanlardan biriydi. İnsanlığın güzellik algısı, içsel dengenin nasıl incecik bir iple hayata bağlı olduğu ve aslında dünyadaki tüm kötülüklere ve acılara rağmen "çatlama cesaretini gösteren tohumların" varlığını anlatan bir hikaye. Keyifle tavsiye ediyorum.

Yazar: Azra Kohen
Yayınevi: Destek yayınları

DR: 20,44 TL
İlkNokta: 21 TL
İdefix: 20,44 TL