21 Eylül 2014 Pazar

Dresden'de uçan balon...

Dresden, II. Dünya Savaşı'nda neredeyse tamamen yıkılmış ve önceki haline uygun olarak yeniden inşa edilmiş bir şehir... Herşeyi geçmişe gömmüş, güçlü görüntüsünün altında acılarını unutmadıklarını göstermişler tüm eserlerde. Prag-Dresden arasını yaklaşık bir buçuk saat süren bir tren yolculuğuyla kat ediyoruz. İstasyona indiğinizde kesinlikle farkı fark edeceksiniz. Otelimizi booking.com'dan ayarladık. Hotel İbis Bastei. Otelin bulunduğu meydanda arka arkaya 3 İbis Otel var. Merkeze yakın ve gerçekten çok temizdi.

Otele yerleştikten sonra Dresden'i keşfetmek için yürümeye başlıyoruz. İlk durağımız Altmarkt platz. Meydana doğru yürürken karşımıza bu sevimli heykel çıkıyor...


Dresden'deki kiliseler gerçekten büyüleyici. Modern bir şehrin ortasında aniden karşınıza çıkıveren masal kahramanları gibiler. Bu güzellikleri kadraja sığdırmak zor...
 
                          

İlk kilisemiz Kreuzkirche. Kulesine tırmandık haliyle. Manzara çok muhteşem miydi?? Daha güzellerini gördüm diyerek kararı size bırakıyorum...



Kilisenin ardından Neumarkt platz meydanına ulaşıyoruz. Çok geniş bir meydan. Meydanın ortasında Dresden'in simgelerinden biri olan Frauenkirche var. 1945 yılındaki savaş sırasında insanlar güvenilir olduğunu düşünerek bu kiliseye sığınmışlar, ancak savaş savaştır diye düşünülmüş olacak ki kilise de bombalanmış... Bu insanlık dışı bombardımanın anısına enkaza dokunmamışlar...



Daha sonra aslına uygun şekilde kilise tekrar inşa edilmiş. Kilisenin hemen önünde Martin Luther King'in heykeli boy gösteriyor.

                

Kunsthalle Güzel Sanatlar Akademisi özellikle limon sıkacağına benzer çatısıyla ve altın heykelleriyle dikkati çeken bir yapı.



Polis merkezinin duvarındaki heykel oldukça caydırıcı göründü gözüme..


 
Bruehl Teras, muhteşem Elbe Nehri manzarasıyla sırtınızı banka dayadığınızda gezinizin tüm yoğunluğunu alacak. Teras deyince bir binanın tepesine çıkılıyor diye düşünmeyin, Münzgasse'nin hemen sonunda bir kaç merdivenle bu terasa çıkılıyor.
 
 
Bruehl Teras'a çıkıp nehir boyunca yürüdüğümüzde karşımıza Arnaldo Pomodoro tarafından yapılan ve dünyanın dönüşümünü simgeleyen heykeli çıkıyor. II. Dünya Savaşı'nın küllerinden yükselen bu şehrin ortasına bu yeni dünya fikri oldukça uygun düşmüş bence...


Fürstenzug, Dresden denilince akla gelen ilk yerlerden biri. Yaklaşık olarak 24000 parça porselenden yapılmış bir duvar resmi. Bir geçit töreni şeklinde resmedilmiş 35 kralı görüyoruz. Yapılan çalışmalarla, uzun uğraşlar sonucu solması engellenmiş... 
 
 
Dresden'in en güzel kilisesi Hofkirche Katedrali'ydi kesinlikle. Özellikle akşam saatlerine doğru güneşin sarı ışığı duvarlarına yansıdıkça büyüleyici bir görüntüye kavuşuyor.
 
 
Semperoper hemen kilisenin karşısında bulunan görkemli opera binası... Avrupa'nın ilk opera binası olma özelliğini taşıyor. 1945'te yıkılmış ve tekrar yapılmış.
 

Zwinger Sarayı'nda çok sayıda sanat galerisi bulunuyor. Zamanımız kısıtlı olduğundan giremedik içimde kaldı biraz..

 
Elbe Nehri'nin üzerindeki köprüden karşıya geçiyoruz. Elbe biraz asi bir nehir.. Su baskınları çok olduğundan köprü üzerine bu durum resmedilmiş..

             
 
Karşıya geçtiğimizde bizi Saksonya Kralı Agustus'un altından yapılmış atlı bir heykeli karşılıyor. Hemen heykelin karşısındaki Venezia Cafe'nin dondurmaları muhteşem. Denemeye değer..


Sonraki durağımıza doğru yürürken, bu ağaçlarla kaplı yola bayılıyorum. Tüm balkonlardan çiçekler sarkıyor. Herkes çok sakin Dresden'de. Çok huzurlu, sessiz bir şehir...
 
 
 
Gittiğimiz her şehirde şehir pazarını mutlaka geziyoruz. 1899 yılında yapılan Market Hall üç katlı bir kapalı pazar... İçinde bir süper market, çiçekçiler, hediyelik eşya satan dükkanlar bulunuyor.
 




Elbe'nin karşısına geçtiğimizde en çok görmek istediğim yerlerden biri Kunsthofpassage'dı. Burası ortasında bir avlu, küçücük dükkanlar ve kafeler bulunan bir konut sitesi.. Burayı özel kılan ise evlerin dekorasyonu. Bu evin su drenaj sistemi müzik aletleri şeklinde yapılmış. Bu sistemin içinden su aktığında ev şarkı söylüyor:)

 
Bu sarı binaya da bayıldım...
 
 

Bu avlu gerçekten çok güzeldi.. Burada yaşayabilirdim gerçekten. Konut sitesinin hemen dışında, her çeşit biranın olduğu Craft Beer Store'a uğrayabilirsiniz.

                
 
Pfunds Süt Dükkanı (Pfunds molkerei) dünyanın en güzel süt ürünleri satan dükkanı olarak rekorlar kitabına girmiş. Yalnız akşam 6'da kapanıyormuş. Biz gittik kapı duvar.. Duvarlardaki çinilere şöyle bir bakmakla yetiniyoruz.



Tekrar merkeze dönüşe geçiyoruz. Ara sokaklarında kayboluyoruz Dresden'in..



Gökyüzünde aniden rengarenk balonlar beliriyor...





Dresden geziniz için bir gün yeter.. Biraz daha vakit geçireyim, bazı yerleri tekrar göreyim derseniz belki iki gün.. Küçük bir not; Dresden'deki alış verişleriniz için nakit para bulundurun. Restoranlar da dahil hiçbir yerde kredi kartı geçmiyordu. Geziniz Dresden'in yakınlarında bir yere ise, kesinlikle rotanız içine almaya değer...
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder