11 Ocak 2015 Pazar

Kutna Hora...

Ölülerin yeryüzüne çıktığı şehirdeyiz... Kutna Hora, gümüş madenciliği ile ünlü küçük bir yer. Prag'dan trenle yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuğun ardından bu şehre ulaşıyoruz.
Kutna Hora'ya geliş nedenimiz Sedlec Kilisesi, nam-ı diğer Kemikli Kilise...  Kilise biraz tepede kaldığı için merkeze gidip geri gelmek çok mantıklı değil... Bu yüzden Sedlec durağında trenden iniyoruz. Kilise, istasyona 10 dk. yürüme mesafesinde. Tren istasyonundan Kemikli Kilise'ye doğru yürürken Bakire Meryem Kilise'sine (Virgin Mary Church) ulaşıyoruz.
İçi dışı birbirinden sade. İçini gezebilmek için Kemikli Kilise'yi de içeren bir tur satın alabilirsiniz. Bence gerek yok çünkü Kemikli Kilise tek başına da gezilebiliyor.
              Kemikli Kilise... Mezarların ortasına yerleşmiş enteresan bir yer...
                                   
Rivayete göre kilisenin rahibi Heinrich, 1278 yılında kral tarafından Kudüs'e yollanır. Kudüs'ten dönerken yanına aldığı toprağı kilisenin etrafındaki mezarlığa serper. Bunun üzerine bu kilisenin kutsal toprakların bir parçası olduğuna inanılır. Mezarlık üne kavuşunca da tüm Avrupa'dan insanlar buraya gömülmek ister. Ölen gömülür, ölen gömülür. Veba salgını olur, ölen 30000 kişiyi ve savaş ölülerini de buraya gömerler. Derken bir gün bu kemikler toprak üstüne çıkar. Ne yapalım diye düşünürken nasıl bir kafası olduğunu anlayamadığım İtalyan mimar Jan Blazej Santini "ben bu kemiklerden dekor yaparım" der ve kemikleri önce dezenfekte edip, sonra da bu kemiklerle bir kilise inşa eder. Şapelde yaklaşık 40000 insanın kemikleri varmış...
Kilisenin kapısından girdiğimizde kemiklerden yapılmış iki adet kupa ve İnsanlığın Kurtarıcısı İsa (IHS) yazısıyla karşılaşıyoruz.  
               
Merdivenlerden aşağı indiğimizde üst üste yığılmış yüzlerce kemik olan sunak bulunuyor. Bu kemikler Tanrı'nın karşısına çıkmış insanların ve ölümün herkese eşit davrandığının simgesiymiş...
 
Şapelin ortasındaki tavanda insan vücudunun tüm kemiklerini içeren bir avize bulunuyor.
 
Şapelin solunda ünlü Schwarzenberg ailesinin arması var. Bu armada en dikkat çekici figür ise bir Türk'ün gözünü oyduğu ifade edilen karga. 1591 yılında Raab Savaşı'nda bizi yenmiş ve işin gerçeği biraz heyecanlanmışlar... 
   
 Her tarafta insan kemiklerinin olması biraz tüyler ürpertici...
Kemikli Kilise'den sonra merkeze doğru yürüyüşe geçiyoruz. Yürümek istemezseniz otobüsler var. Uzak sayılabilecek bir mesafe ama şehrin turistik bölgesi dışındaki yerlerini de görmek eğlenceliydi. Merkeze giderken yolumuzun üzerinde bulunan St. John Nepomuk Kilisesi (Kostel sv. Jana Nepomuckêho) Barok mimarisi ve rengiyle dikkati çeken kiliselerden biriydi. Kilise, Palacky Meydanı'na oldukça yakın...
 
Kemikli Kilise'nin rahipleri kemiklerle uğraşmaktan sıkılınca Kutna Hora'da bir kızlar okulu inşa etmeye karar vermişler ve Klaster radu sv. Vorsily Kilisesi yapılmış...
                            
Palacky Meydanı küçük ama sevimli bir meydan. Rengarenk evlerin arasındaki bir bankta oturup soluklanıyoruz.
 
Bu arada Kutna Hora'da ilginç bulduğum şeylerden biri kaldırım taşlarının arasına yerleştirilmiş olan haritalardı...
      Meydanda bulunan Sanktrunovsky Evi, Bilgi Merkezi ve Simya Müzesi'ne ev sahipliği yapıyor.
Hradek, Kutna Hora'nın Gotik Kalesi... Ortasında geniş bir avlusu olan kale, pek de gösterişli sayılmaz...
Cizvit Okulu ve bu okuldan St. Barbara Kilisesi'ne giderken yürüdüğümüz yol Kutna Hora'nın en güzel yerlerinden biriydi. Yol kenarında çok sayıda heykel ve heykellerin altında üzüm bağları bulunuyor. Görülmeye değer...
St. Barbara Kilisesi ise Gotik mimarinin en önemli örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Üzerinde ilginç detaylara sahip heykeller büyüleyiciydi...
St. Barbara Kilisesi'nin arkasında şehri tepeden görebileceğiniz bir teras bulunuyor. Ağaçların arasında bir heykel dikkatimizi çekiyor ama kim bilmiyoruz:)
Church of St James (Kostel sv. Jakuba), şehrin önemli yapılarından biri. Gotik mimariye sahip olan bu kilise belediye kilisesiymiş.

Tekrar Prag'a dönmek üzere tren istasyonuna doğru yürüyoruz. Erik ağaçlarına dalıp, yağmurdan kaçıyoruz.
 
Dönüş yolunda Rohacova Sokağı'ndan geçiyoruz. Duvarında Aziz Vaklav'ın Çek topraklarını felaketlerden korumasını dileyen yazı bulunan ilginç bina ile karşılaşıyoruz.  
                          
ve bu küçük şehrin küçük detaylarına hayran olarak gezimizi tamamlıyoruz.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder