3 Ocak 2014 Cuma

üç nokta...

Bazen bakıyorum da, “kendim” eksik kalmışım yazdıklarımda… Aldıklarım, sakladıklarım, kaybettiklerim, kazandıklarım, yarım kaldıklarım, sevgilinin gözlerinde ille de her şeyi tamamladıklarım yok... Eksik kalıyor o zaman. Artık tozlu defterler yok malum, tozlu klasörlerde gizli kalıyor bana ait cümleler. Zaman zaman açıp şans meleklerime okutuyorum. “Hadi yazsana” diye motive ediyorlar beni.  
 
Daha zamanı var diyorum her defasında. Zamanı var çünkü. Olgunlaşamadım hala... Kafamda yapmam gereken milyonlarca şey. Her biri bir yana koşturuyor. Bazen zaman geçiyor hiçbirini yapamamışım, hayır, zaman yetmeyecek yapamayacakmışım gibi geliyor. Mutfak penceresinden dışarı bakıyorum. Bir güvercin karşı camda bir başkasını kovalıyor. Ilık bir rüzgardan yavaş yavaş dönüyor balkonlardaki rüzgar gülleri. Ben bir mutfak penceresinden kendime bakıyorum. En çok, gün geceye kavuşurken “hayal kurmam gerek”, “bir hayalim olmazsa yaşayamam” diyen yeni ergen bir genç kız oluyorum. O kadar aptalım ki..
 
Oysa zamanlar üstü bir aşkın içindeyim. Kontrolümün dışına çıkmayan her koşulda, sonsuz gülümseyen bir aşk… Ve zamanım, bir tek ona yetiyor. Çok şey yapmak isteyip, onunla avunuyorum. Hiç yoktan iyidir demek ancak bu kadar incitebilir bir insanı, baktığım penceredeki gözlerimde görüyorum, gülümsüyorum kendi kendime...
 
Gökyüzü aydınlığını bırakıyor bu akşamüstü de karışmış kafamın üstüne. Sözcüklerden bir dağ olup yükseliyor önümde anlayamadıklarım yine. Ve ben bugün de hiç olmadığım kadar, aptalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder