Bazen bakıyorum da, “kendim”
eksik kalmışım yazdıklarımda… Aldıklarım, sakladıklarım, kaybettiklerim,
kazandıklarım, yarım kaldıklarım, sevgilinin gözlerinde ille de her şeyi
tamamladıklarım yok... Eksik kalıyor o zaman. Artık tozlu defterler yok malum,
tozlu klasörlerde gizli kalıyor bana ait cümleler. Zaman zaman açıp şans
meleklerime okutuyorum. “Hadi yazsana” diye motive ediyorlar beni.
Daha zamanı var diyorum her defasında. Zamanı var çünkü. Olgunlaşamadım
hala... Kafamda yapmam gereken milyonlarca şey. Her biri bir yana koşturuyor.
Bazen zaman geçiyor hiçbirini yapamamışım, hayır, zaman yetmeyecek
yapamayacakmışım gibi geliyor. Mutfak penceresinden dışarı
bakıyorum. Bir güvercin karşı camda bir başkasını kovalıyor. Ilık bir rüzgardan
yavaş yavaş dönüyor balkonlardaki rüzgar gülleri. Ben bir mutfak penceresinden
kendime bakıyorum. En çok, gün geceye kavuşurken “hayal kurmam gerek”, “bir
hayalim olmazsa yaşayamam” diyen yeni ergen bir genç kız oluyorum. O kadar
aptalım ki..
Oysa zamanlar üstü bir aşkın
içindeyim. Kontrolümün dışına çıkmayan her koşulda, sonsuz gülümseyen bir aşk… Ve
zamanım, bir tek ona yetiyor. Çok şey yapmak isteyip, onunla avunuyorum. Hiç
yoktan iyidir demek ancak bu kadar incitebilir bir insanı, baktığım penceredeki
gözlerimde görüyorum, gülümsüyorum kendi kendime...
Gökyüzü aydınlığını bırakıyor bu akşamüstü
de karışmış kafamın üstüne. Sözcüklerden bir dağ olup yükseliyor önümde
anlayamadıklarım yine. Ve ben bugün de hiç olmadığım kadar, aptalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder